Kar Altındaki Ev


Kar Altındaki Ev
Bir kış mevsiminde ,üzerimdeki yazlık elbiselerle gece vakti  apansız yakalandığım kar fırtınasından vücudum tir tir titriyordu. Aradığımı bulabilmenın hırsıyla yola çıktığım yolculuklar sonucu bedenim yorgun düşmüştü.Derken bir köye ulaştım.Üzerine kara kara bulutların çöktüğü ,uğultuların yukseldigi bir köydü.Köyde her evin ışıkları kapalı ve bacalardan evlerde hiç kimsenin yasamadığına dair kanit olan dumanlar yükselmiyordu.Lakin bir ev hariç, bu evin penceresinden bir kızıltı görünüyordu ve bacasından dumanlar yükseliyordu.Heyecanla ve hızlı adımlarla eve dogru yürüdüm. Ev eski ve duvarlarındaki boyalar dökülmüştu.Belli ki yüzyıllara direnmiş ve zorluklara rağmen ayakta kalabilmişti.Pencereler perdesizdi ve evin içindeki sadelik hemen göze çarpıyordu.Kapıya doğru yürüdüm ve kapı hafif açıktı.Yemek ve ısınmak umuduyla yavaşça kapıyı açtım, sessizce içeri girdim.Evde ,salonun ortasında bir masa ,yanan şöminenin yanında duran  bir sandalye ile göze çarpan bir sadelik vardi.Ayrıca duvarlardaki boyalar dökülmüş ,duvarlardaki çatlaklar ve  içeri hava girmesine neden olan kaçaklar da hemen farkediliyordu.Şöminedeki ateş hâlâ yanıyordu.Ateşin  kızıllığı  uzaktan bile üşümüş bedenimi ısıtmaya yetiyordu.Bir bebeği uyandırmanın verdiği korku misali ateşe doğru  yavaşça yürüdüm.Ateşe yaklaştıkça, ateşin kızıllığı ve yakıcılığı artıyordu.Ateşe doğru ellerimi ısıtayım derken, ateş ellerimi sararcasına ellerime dolandı.Isınmanın verdigi rahatlık ve ellerimi yakan acıyla karışık bir duyguyla hızlıca ellerimi çektim.Acılar içinde  kıvranırken ellerimi duvardaki kaçaklardan  sızan soğuk havayla soğuttum.Ellerimi serinletirken ,ateşin kaçaklardan sızan  soğuk havaya rağmen nasıl sönmediğine anlam getiremedim.Birden farkında olmadan köşede durmaktayken elime aldığım balyozla duvardaki kaçaklara vurmaya başladım.Kaçak daha da büyümüştü ve ateş sağa sola yalpalanmaya başladı ama sönmedi.Bu ateşi söndürmeyen bir enerjinin olduğu aşikardı.

Nasıl olabilirdi ,hem eve davetsiz giriyor hem de zarar veriyordum.Yaptığım yanlışı farketmemle açmış olduğum kaçağın önünü kapatmaya çalıştım.Biraz da olsa kapanan çatlaktan sonra tekrar ateşe doğru yürüdüm  ve koltuğa oturdum.
Bu sefer temkinli bir şekilde ateşin önünde durarak ellerimi ısıtmaya başladım.Açtım ve yorgundum ama ateşin kızıllığı ve sıcaklığı yorgunluğumu ve açlığımı  gideriyordu.Üşümekte olan bedenim yeniden doğmuşçasına ısınmaya başlamıştı.Ateşin kızıllığı ve sıcaklığı içime sinerken birden ateşin benle konuşmak istercesine gözlerime  baktığını hissettim .Evet bana bakıp bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.Yüreğim sesi duymak istercesine eğilip kulak vermişti ateşe.Fısıltıları duyuyordum.Bana yıllarımın verdiği yorgunluğu üzerimden atmam ,kendimle yüzleşmem  ve kendimi bulmam gerektigini söylerken kalbimin kulaklarıyla duyuyordum.İrkilmiş ve düşünmeye başlamıştım.Köyde bulunan tüm evlere rağmen neden bu eve gelmiştim,evin duvarına sebepsiz yere neden zarar vermiştim ve neden ateşin benle konuştuğu hissine kapılmıştım?Deliriyor muydum yoksa?.Ayağa kalktım  ve salonun duvarlarına baktim.Duvarlardan çığlıklar yankılanıyordu kulağıma.Yıllarca akıtılan gözyaşlarının yere düşerken çıkardığı sesleri duyabiliyordum.Duvarlarda oluşan  çatlakların duvarın çürüklüğünden değil,aldığı darbelerin güçlü olmasından dolayı oluştuğunu görüyordum.Nice acılar ,kederler ,üzüntüler geçmişti bu evin kapısından içeriye ve duvarlara carpan bu duygular ,hasar vermişti bu eve.

Evin diger odalarına bakmak için adım atacakken ,verdiğim rahatsızlığı ve davetsiz olduğumu düşünerekten geri adım attım.Kendi oluşturduğum hasara,ateşin içimi yakan kızıllığına ve duvarlardaki çatlaklara bakarak evden çıkmaya karar verdim.Çıkarken kapıyı yavaşça kapattım.Dışarı çıkarken pencereye tekrar baktığımda ,ateşin verdiği parıltıdan pencerede saksıda  duran şakayık çiçekleri gözüme ilişti.Boyunlari büküktü ama canlıydılar.Evin bahçesine baktığımda karla kaplanmış bahçenin  taşlarla dolu olduğunu farkettim.Taşın toprağı ezdiği bir bahçede çiçekler yeşeremez ki!

Evden uzaklaşırken son defa eve baktım.Yüreğim verdiği hasarın pişmanlığını farkederek af diliyordu.Yürekler parçalanırcasına af dilemek gerekti yapılan her yanlışa ve affetmek de .Geç anlamıştı yüreğim ,zamana direnen evlerin basit darbelerle yıkılamayacağını.Köyün  diğer evlerine baktım,hepsi yeniydi ve yapay çiçeklerle donatılmış bahçeleri vardı.Ama hepsi karanlığın üzerlerine çöktüğü hayalet evler gibiydiler.Karşımda duran ev ise farklıydı digerlerinden.Eskiydi ve zamanin yıkıcılığına direnmişti.Evi onarmak,duvarları boyamak ve bahçedeki taşları atıp yerine ciçekler dikmek istiyordum.Ama kar fırtınası ve koyu  bir karanlık vardi.Üzerimde ise ne malzeme ne de malzeme alacak param vardı.Bende sadece bu evi onarabileceğime  dair inancım ve samimiyetim vardı.

Aklın zaman ile çelişkiye girdiği bir anda evle konuşmaya başladım:
"Ey beni ateşinin kızıllığı ve sıcaklığından mahrum bırakmayan ev!Senin bu iyiliğine karşılık sana nankörlük ettim .Duvarlarındaki çatlaklari onarmak,duvarlarini boyamak ve bahçendeki taşları ellerimle kaldırmak isterim ama vakit kış vakti ve hazırlıksız geldim.Zamansiz gelişimle sadece duvarına hasar vermekle yetindim.Senin ,karanlığın çöktüğü bu köydeki  diğer evlerden farklı olduğunu biliyorum.Beni sana getiren de farklılığın ve zamanın yıkıcılığına karşı  olan direncindir.Senin ateşinde kendi yureğimin yanışıni gördüm. Bilirsin yüreği yananların samimiyetleri apaçıktır.Şimdi, geri gelmek adına gidiyorum.Sana güneşin olduğu bir bahar gününde ,üzerimde güzel elbiselerle ve hazırlıkli bir şekilde geleceğim."

Yüreğim buruk bir şekilde ,hiçbir şey yapamamanın çaresizliği içinde arkama bakmadan ,geri geleceğime söz vererek ,karın daha da bastırdığı bir anda tekrar yola koyuldum.
03.01.2020


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DİRENECEĞİZ!

DEMÊN TARÎ

Acıyı Anlamak mı ,Hissetmek mi?